Bitki ve hayvanlara istenilen bir özellik katmak için
başka bir canlıdaki genetik özelliği kopyalayarak diğer canlıya aktarılmasına
‘genetiği değiştirilmiş organizma’ kısaca GDO denir.
1970'lerde tarımsal ilaçlar ve kimyasal gübrelerin çevre ve
insan üzerindeki olumsuz etkileri tartışılmaya başlanmıştır. Bu maddelerden
birçoğunun sağlığa zararı kanıtlanmıştır. Ancak bu durum çevre ve insan
üzerindeki tahribata engel olamamıştır. Bunun üzerine artan insan nüfusuna
besin maddesi ihtiyacı konusunda sıkıntılar yaşanmıştır. Besin maddesi
sıkıntısına yeni çözümler aranmasını beraberinde getirmiştir. GDO’nun çözüm
olabileceği düşünülmüştür.
1995'de genetiği değiştirilmiş mısır ekimi yapılmıştır. 1970’li
yıllardan itibaren insülin hormonu, büyüme hormonu gibi insana özgü gen
ürünleri diğer canlılarda sentezlenebilmektedir.
Ticari amaçlı üretimi 1996 yılında başlayan Genetiği
Değiştirilmiş (GD) tarım ürünlerinin dünya üzerindeki ekim alanı 1996 yılında
1,7 milyon hektar iken 2013 yılında bu alan 175,2 milyon hektara ulaşmıştır.
2013 yılında toplam 18 milyon çiftçi transgenik ürün
yetiştirmiştir. Dünya üzerindeki tarımsal biyoteknolojinin en büyük üreticileri
Amerika Kıtasında bulunmaktadır.
Soya fasulyesi, mısır, pamuk ve
kanola en fazla üretimi yapılan tarımsal ürünlerdir. GDO’lu soya; sucuk,
salam, sosis gibi kırmızı etin kullanıldığı ürünlerde, etsuyu
tabletlerde, fındık-fısık ezmesi, çikolatalı ürünler, çeşitli unlu
mamüller, süt tozu, hazır çorbalar ve hayvan
yemlerinde kullanılıyor. GDO’lu mısırın kullanıldığı alanlarsa; nişasta
bazlı tatlandırıcılar yoluyla gazoz, kola ve meyve suları, mısır yağı, bebek
mamaları, hazır çorbalar ve hayvan yemlerinde kullanılmaktadır.
GDO’lu ürünlerin sağlığımız üzerine bilimsel olarak
kanıtlanmış bir etkisi bulunmamaktadır. Konuyu sağlık açısından ele alan
bazı bilim adamları, GDO içeren gıdaların insan sağlığına
zararlı olabileceğini savunuyor. Gen bitkinin içine yerleştirildiği için,
onu tüketenlerin de risk altında olacağı, sağlık konusundaki eleştirilerde sık
sık dile getiriliyor. GDO’ların hedef olan ürün hariç diğerlerinde nasıl bir
etki yaptığı bilinmiyor. Özellikle antibiyotiğe karşı direnç, alerji ve
kısırlık gibi olumsuz etkileri olduğu savunulmaktadır. Zaman zaman bu gıdaların
kansere yol açacağı iddiaları dile getirilse de bunun doğruluğunu kanıtlayan
bir araştırma henüz yapılmadı. GDO’lu bitkilere getirilen eleştiriler
önemli bir bölümü de doğal çevreye olan etkileri ile
ilgili. Ayrıca GDO içeren ürünlerinin tohumları çevreye
karışarak doğal ürünleri etkileyip yapısını bozabileceğini
savunuluyor. GDO’lu ürünlerin doğal ortama yayılıp yaygınlaşması
sonucunda böcek nüfusunun olumsuz etkilenmesi ve
tüm ekosistemin çökme olasılığı da dile getirilen bir başka
eleştiri. GDO’lu ürünlerin biyoçeşitliliği tehlikeye sokacağı ve biyolojik
kirliliğe neden olacağı da yaygın endişeler arasında yer almaktadır.
Peki GDO neden
kullanılır? Zararları tartışıldığı gibi GDO’nun yararlı olabileceği alanlar da
vardır. Bunlar;
-Mevcut türlerdeki
ürün miktarını artırmak,
- Hasat sonrası kayıpları azaltmak,
- Ürünleri soğuk, sıcak, kuraklık ve tuzluluk gibi etkenlere karşı daha toleranslı hale getirmek,
- Ürünlerin toprak verimliliğini azaltmasını önlemek,
- Gıdaların besleyici değerini yükseltmek,
- Zararlı böceklere dirençli ürünlerle pestisit kullanımını azaltmak,
- Endüstri için alternatif kaynaklar geliştirmek.
- Hasat sonrası kayıpları azaltmak,
- Ürünleri soğuk, sıcak, kuraklık ve tuzluluk gibi etkenlere karşı daha toleranslı hale getirmek,
- Ürünlerin toprak verimliliğini azaltmasını önlemek,
- Gıdaların besleyici değerini yükseltmek,
- Zararlı böceklere dirençli ürünlerle pestisit kullanımını azaltmak,
- Endüstri için alternatif kaynaklar geliştirmek.
GDO’lu ürünlerin geleneksel ürünlerle aynı olduğunu ve risk
taşımadığını savunan ülkeler olduğu gibi GDO’lu ürünlerin geleneksel ürünlerden
farklı olduğunu ve risk taşıdığını savunan ülkeler de vardır. Türkiye'de GDO ve
ürünlerinin gıda amaçlı olarak kullanılması ve GDO'lu üretim yapılması da
tamamen yasaktır. Ancak üründe yüzde 0,9 ve altında genetik yapısı değiştirilmiş
organizma (GDO) tespit edilmesi halinde bu durum "GDO bulaşanı"
olarak değerlendirilir. GDO bulaşanı, genetik değiştirme teknolojisi uygulanan
veya uygulanmayan bir üründe, birincil üretim aşaması dahil üretim, imalat,
işleme, hazırlama, işleme tabi tutma, ambalajlama, paketleme, nakliye veya
muhafaza sırasında ya da çevresel faktörler ile teknik olarak engellenemeyen,
önlenemeyen veya tesadüfi olarak bulaşan GDO'lar olarak tanımlanmıştır. Ancak GDO’lu
yemle beslenen hayvanlardan elde edilen süt, peynir, yumurta,
et gibi temel besinlerin etiketlerinde hayvanların GDO’lu yem ile beslenmiş
olduğuna dair hiçbir uyarı bulunmamaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder